Birgün Eskişehir otogardan bir taksiye binmiştim. ‘Bağlar’
dedim biner binmez, yol alıyoruz. Pek yol iz bilmem bu yüzden taksicilerin beni
sevdiğini düşünürüm, ben de onları severim, taksiciler muhabbeti hoş
insanlardır. Ama bu sefer kimse konuşmadı ben de taksideki şeyleri incelemeye
başladım: taksimetreye bakarak fakir görünmek istemediğimden ön koltuk
kılıflarının lastiklerini filan inceliyordum arkada. Sonra gözüm iç dikiz
aynasından sarkan ıncık gıncığa takıldı. Baktım orda bir şey yazıyor. Dua filan
asılı olur genelde aynada ama bu beyaz fona kırmızı Latin harflerle yazılıydı.Üzerinize
afiyet bende biraz miyop var. Gözlerimi iyice kıstım okumaya başladım: ‘Beyaz
gülün bile gölgesi siyahtır.’ Benim okumamla taksici abinin sonunda okuduğuma hükmedip ‘dayına bile
güvenmicen’ demesi bir oldu. ‘Maksim Gorki’ deyip gülümsedim saçma saçma. ‘Tamam
abla taksi durağının orada indireyim’ dedi. Daha Bağlar’a girmemiştik bile ama indim.
Neden indiysem? Diyemedim ‘abi taksi durağı demedim, Maksim Gorki dedim’ diye.
Sonra başka taksiye bindim. Bu da böyle bir anımdır.
incik gıncık ne ya, incik boncuk ya da incik cıncık tır o, bundan sonra ikilemelerimize gereken hassasiyeti göstereceğinizi düşünüyor, şimdiden teşekkür ediyorum. sabitefendi!
YanıtlaSilHalk diliyle ıncık gıncık yazdım ya işte abi. Bir ara vaktim olursa uzun uzun yalan kata kata yazayım bunu öykü olsun. Ha-ha.
Siladam gomünist sanmış, korkmuş, fildişi kuleden inip halkın arasına karışsaydınız bu basit gerçeği bilebilirdiniz.
YanıtlaSil